al birini, vur ötekine (veya birine) — hiçbiri işe yaramaz, hepsi bir ayarda … Çağatay Osmanlı Sözlük
musallat etmek — (birini veya bir şeyi) birini, bir başkasının başına bela etmek Oyundan alıntıladığı bir iki sahne, belleğimizin bize musallat ettiği iz düşümlerden oluşmadır. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
on paralık etmek — (birini) birine hakarette bulunmak, birini kötü duruma düşürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
rezil etmek — (birini) isteyerek veya istemeyerek birini çok utanacak güç bir duruma sokmak Sadece rezil etmekle kalmayacağım, hapse de tıktıracağım. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
altı okka etmek — (birini) birini kollarından ve bacaklarından tutup yukarı kaldırarak sallamak veya götürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çamurdan çekip çıkarmak — (birini) birini kötü veya onurunu tehlikeye düşüren bir durumdan kurtarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
demire vurmak — (birini) birini demir zincirle bağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağa kaldırmak — (birini) birini, herhangi bir amaçla, zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada tutmak Yalnız Efe den kimsenin şikâyeti yokmuş. Ne kimseyi dağa kaldırırmış ne de fidye istermiş. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnundan yakalamak — (birini) birini yönetimi altına almak, kaçamak bulamayacağı duruma getirmek Muhasebe ile defter tutma işlerini de üzerine aldığından milleti burnundan yakalamıştı. T. Dursun K … Çağatay Osmanlı Sözlük
içine sokacağı gelmek — (birini) birini çok sevmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
...-ına (veya ...-ine) getirmek — birini, istediğini yaptıracak duruma getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük